
Kâsım bin Muhammed (ks)
4
Bu sayfada yer alan bilgiler Prof. Dr. Kadir Özköse ve Prof. Dr. Halil İbrahim Şimşek tarafından yayına hazırlanan “Altın Silsile’den Altın Halkalar” kitabından alınmıştır.
Kâsım bin Muhammed (ks)
Tam ismi, Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekir es-Sıddîk el-Kureşî et-Teymî el-Medenî’dir. Künyesi Ebû Muhammed ve Ebû Abdurrahman’dır. Babası Hz. Ebû Bekir(ra)’in oğlu Muhammed, annesi Sevde isimli Ümmüveled’dir.[1]
Hz. Ali(ra)’nin halifeliği döneminde yaklaşık 37/657 yılında doğdu.[2] Babasının öldürülmesinden sonra bir müddet halası Hz. Aişe(rah)’nin yanında kaldı.[3]
İmam Malik, Kâsım b. Muhammed’i ümmetin fukahası arasında gözde fakih olarak tanıtmıştır.[4] “Fukahâ-i seb’a” olarak anılan Medineli meşhur yedi tâbiin fakihi arasında yer alan Kâsım b. Muhammed’in, Mescid-i Nebevi’de ders halkası vardı.
İlmi gizlemenin helâl olmadığını söyler, sorulan sorularda bilmediklerini cevaplandırmaz, bir fikir beyan ettiğinde onun şahsî görüşü oluğunu ve mutlaka hakkı yansıttığını ileri sürmediğini vurgulardı.[5]
Özellikle ehl-i re’y’e, insanın Allah(cc)’ın farzlarından habersiz yaşamasının, bilmediği şeyleri O’na ve Resûlüne nispet etmesinden daha hayırlı olduğunu söyleyerek, indî fetva vermemelerini öğütlerdi.[6]
Fetvalarına bir örnek olarak kişinin akıl ve ruh sağlığının temini ve yolculukta develerin hızlandırılması gibi meşru amaçlarla musikîyi caiz görmesi zikredilebilir.[7]
Kur’ân’ı tefsire yeltenmeyen[8] Kâsım b. Muhammed, Kaderiyeyi lânetlemiş ve kader hususunu tartışan bir gruba Allah(cc)’ın açıklamadığı şeyi tartışmamalarını tavsiye etmiştir.[9]
Kâsım b. Muhammed, Allah(cc)’ı gereğince tanıyan kişinin bilmediği hususlarda ahkâm kesmektense câhil görünmesinin daha iyi olacağını söylemektedir.[10]
Yine Medine valilerinden biri kendisini ziyarete gelip kendisinden nasihat etmesini istediğinde, ona; “Kişinin bildiğini ifade etmesi, onun keremindendir.”[11] hatırlatmasında bulunmuştur. Zaten Kâsım b. Muhammed de daima zâhire göre hükmederdi.

Kâsım bin Muhammed (ks)
Güvenilir Hadis Râvisi
İki yüz kadar hadis rivayet ettiği söylenen Kâsım b. Muhammed, Medine ehlinin ikinci tabakasındandı.[12] Sika (güvenilir) ravilerdendi. İlmi, edebi, irfanı ve ahlâkı yüksek şahsiyetlerdendi. Âlim, fakih, imam, muttakî ve salih bir zâttı.[13]
Medine’nin yedi fakihinden biri idi. Bir grup sahabeden rivayetlerde bulunurken, tabiinin önde gelenleri de kendisinden hadis rivayet etti. Yahya b.Said, Medine’de Kâsım b. Muhammed’den daha faziletli bir isme rastlamadıklarını söylerken,[14] bir başkası da sünneti Kâsım b. Muhammed’den daha iyi bilen birini görmediklerini dile getiriyordu.[15]
Hadis tenkitçilerinin güvenilirliği hususunda görüş birliğine vardığı[16] Kâsım b. Muhammed’in Zeynep bint Cahş(rah) ve Abdullah b. Mes’ûd(ra)’dan mürsel, babası aracılığıyla dedesinden münkatı’ rivayetlerde bulunduğu da kaydedilmektedir.[17]
Esleme Mevla Ömer b. Hattab, Râfi’ b. Hadîc, Salih b. Havvât b. Cübeyr, Abdullah b. Cafer b. Ebî Talib, Abdullah b. Hubab, Abdullah b. Zübeyr b. Avam, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Abdillah b. Ömer, amcasının oğlu Abdullah b. Abdurrahman b. Ebî Bekir, Abdullah b. Amr b. Âs, Abdullah b. Mesud, babası Muhammed b. Ebî Bekir, Muaviye b. Ebî Süfyan, Ebû Hureyre (radıyallahu anhum), babaannesi Esma bint Umeys, Zeynep bint Cahş, halası Hz. Aişe ve Fatıma bint-i Kays (radıyallahu anhünne) gibi bazı sahabelerden hadis rivayet etti.[18]
Üsame b.Zeyd b. Esleme, Üsame b. Zeyd el-Leysî, İsmail b. Ebî Hakim, Eflah b. Humeyd, Enes b. Sîrîn, Eymen b. Nâbil el-Mekkî, Eyyûb es-Sahtiyânî, Sabir İbn Ubeyd el-Ensârî, Cafer b. Muhammed Sâdık, Hadramî b. Lahık, Humeyd Tavil, Hanzala b. Ebî Süfyan, Hali b. Ebî İmran, Rabia b Ata, Sâlim b. Abdillah b. Ömer, Yahya b. Said el-Ensârî, Ali b. Ebî Talha, Şa’bî, Nâfî’, Sad b. İbrahim İbn Abdirrahman b. Avf, Sad b. Said el-Ensârî, Süleyman b. Abdurrahman b. Cündeb, Ebû Bekir b. Hazm, Malik b. Dinâr, İbn Şihâb ez-Zührî, İbn Ebî Müleyke, Rabîatü’r-Rey, Ubeydullah b. Ömer b. Hafs, Ebü’z-Zinâd, Abdullah b. Avn (radıyallahu anhum) gibi şahsiyetler de kendisinden hadis nakletmişlerdir.[19]
Büyük Âlim
Asrının büyük âlimlerinden olduğu beyan edilen Kâsım b. Muhammed’in megâzî ve halifelerin haberlerine dair bir eser yazdığından bahsedilmektedir. Taberî, Vâkıdî ve Belâzûrî gibi tarihçiler de kendisinden iktibasta bulmuştur.[20] Mus’ab ez-Zübeyrî, Kâsım b. Muhammed’i “tâbiînin hayırlılarından”, İmam Malik de “ümmetin fakihlerinden” diye anmaktadır.[21]
İbn İshak’ın rivayetine göre, adamın biri Kâsım b. Muhammed’in yanına gelip ona; “Sen mi yoksa Sâlim mi daha büyük âlimdir?” diye sorar. Kâsım b. Muhammed de “Sâlim mübarek ve saygın bir âlimdir.” diye cevap verir.
İbn İshak değerlendirmede bulunarak der ki: “Kâsım b. Muhammed, Sâlim daha büyük âlimdir, diyerek yalan söylemedi. Ben ondan daha büyük âlimim diyerek de nefsini temize çıkarmadı.”[22]
Ebü’z-Zinâd da hadis konusunda ondan daha âlimine rastlamadığını, Zührî fetvanın Seme b. Ekvâ’, Kâsım b. Muhammed ve Sâlim’de toplandığını belirtmiştir. Ali b. Medînî, zamanının en faziletlisi şeklinde tanımladığı Kâsım b. Muhammed’in 200 hadis rivayet ettiğini açıklarken Malik’e göre bu sayı 100’ü bulmaz.
İbn Avn onun hadisleri harfiyen rivayet edenlerden olduğunu söyler.[23] İbn Maîn, Ubeydullah-Kâsım-Aişe ravi zincirini “altın yaldızlı senet” şeklinde niteler. Müslim b. Haccâc’ın çok önem verdiği Kâsım b. Muhammed’e ait rivayetler Kütüb-i Sitte’de yer almıştır.[24]
Âlimlerin ölüp gitmesiyle ilmin yok olmasından endişe eden Halife Ömer b. Abdilaziz, Medine valisi Ebû Bekir b. Hazm’a bir ferman göndererek başta teyzesi Amre bint Abdirrahman ve Kâsım b. Muhammed’in rivayetleri olmak üzere Peygamber Efendimizin hadislerini araştırıp yazmasını istemiştir. Bunun üzerine vali Ebû Bekir’in rivayetleri derleyip halifeye gönderdiği belirtilmektedir.[25]
Emevî döneminin karışık siyasî ve içtimaî ortamında yetişti. Yaşadığı dönem siyasî kargaşaların alıp yürüdüğü, devlet adamlarının ve zenginlerin dünyaya daldıkları bir dönemdi. Bu sebeple zâhid âlimler Peygamber Efendimiz ve ashâbının sade hayatlarına büyük bir özlem duyarlardı. Gözü yaşlı bahtiyarlardandı.
Ömer İbn Abdulaziz eğer elimde olsa hilafeti Kâsım b. Muhammed’e bırakmak isterdim, derdi. Kendisine bilmediği konularda sorulan sorulara bilmiyorum demekten çekinmezdi. Bildiği şeyler için de, “Bildiğim şeyleri gizlemek bana helâl olmaz.” derdi. Çok üstüne gelenlere de şunu söylerdi: “Kişinin, Allah(cc)’ın kendisine farz kıldığı şeyleri bildikten sonra cahil olarak yaşaması bilmediği şeyler hakkında söz söylemesinden daha iyidir.”[26]
Ömrünün son üç yılında gözleri görmeyen Kâsım b. Muhammed, yetmiş veya yetmiş iki yaşında iken bir hac ya da umre yolculuğu sırasında Kudeyd mevkiinde vefat etti ve Müşellel’de defnedildi.[27] Ölüm tarihi ile ilgili olarak 101/719, 102, 106, 107, 108 ve 112/730 yılları verilmekte, İbn Hâcer el-Askalanî gerekçe göstermeksizin doğrusunun 106 olduğunu ileri sürmektedir. İlk kaynakların bir kısmı ise 107 tarihini esas almaktadır.[28]
Kâsım b. Muhammed uzunca boylu, esmer tenli idi. Sakalının iki tarafı seyrek idi. Gözleri siyahtı. Gözlerinin yaşı durmaz akardı. Allah(cc) korkusundan daima boynu bükük dururdu. Alnında secde alameti bir nur vardı.[29]
Amcası Abdurrahman’ın kızı Kureybe ile evlenen Kâsım b. Muhammed’in Abdurrahman, Ümmi Ferve, Ümmü Hakîm ve Abde adında çocukları ardı. Cafer-i Sâdık kızı Ümmü Ferve’den olma torunudur.[30]
Kâsım b. Muhammed’in görüşleri üzerine Tunus’ta el-Ma’hedü’l-A’lâli’ş-Şerîa’da Enes b. Şeyh Muhammed el-Hâdî el-Allânî tarafından Fıkhu’l-İmam el-Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekr es-Sıddîk ve Eseruhû fî Tûnis (1988), Ali b. Abdillah Salih Cabir tarafından Riyad’daki Câmiatü’l-İmam Mammed b. Suûd el-İslâmiyye’de Fıkhu’l-Kâsım b. Muhammed Muvâzinen bi-Fıkhi Eşheri’l-Müctehidîn (1407/1987) adıyla birer doktora tezi hazırlanmıştır.[31]

Kâsım bin Muhammed (ks)
Mekke / Suudi Arabistan
Kaynaklar:
[1] Ahmed b. Ali b. Mencûye el-Isfehânî, Ricâlü Sahîh-i Müslim, tahk.: Abdullah el-Leysî, Dâru’l-Marife, Beyrut 1987, c. II, s. 140.
[2] Şakir Mustafa, et-Târihu’l-Arabî vel-Müerrihûn dirâsetün fî tetavvuri ılmi’t-tarih ve marifeti ricâlihi fi’l-İslâm, Dâru’l-Ilm, Beyrut 1978, c. I, s. 154.
[3] ez-Zehebî, A’lâmi’n-nübelâ, c. V, s. 54.
[4] Ebû İshak eş-Şirâzî, Tabakâtü’l-fukahâ, tashih: Halil Meyis, Dâru’l-Kalem, Beyrut, ts., s. 42.
[5] ez-Zehebî, A’lâmi’n-nübelâ, c. V, s. 57.
[6] İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Dâru Sadr, Beyrut, ts., c. V, s. 188.
[7] Cengiz Kallek, “Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekir”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2001, c. XXIV, s. 545.
[8] ez-Zehebî, A’lâmi’n-nübelâ, c. V, s. 59.
[9] İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, c. V, s. 188.
[10] ez-Zehebî, A’lâmi’n-nübelâ, c. V, s. 57.
[11] Aynı eser, c. V, s. 54.
[12] Ahmed b. Ali İbn Hâcer el-Askalânî, Takrîbü’t-tehzîb, tahk.: Mustafa Abdülkadir Ata, Dâru’l-Kutübi’l-Ilmiyye, Beyrut 1993, c. II, s. 23.
[13] Cemaleddin Ebü’l-Haccâc el-Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl fî esmâi’r-ricâl, tahk.: Beşar Avvad Maruf, Müessesetü’r-Risale, Beyrut 1992, c. XXIII, s. 430.
[14] İbn Hallikân, Ebü’l-Abbas Şemseddin Ahmed b. Muhammed, Veeâyâtü’l-âyân ve enbâu’z-zaman, tahk.: İhsan Abbâs, Dâru Sâdır, Beyrut 1978, c. IV, s. 59.
[15] el-Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, c. XXIII, s. 431-432.
[16] Muhammed İbn Hibbân b. Ahmed b. Ebî Hatem et-Temîmî, Kitâbü’-sikât, Haydarabad 1979, c. V, s. 302.
[17] ez-Zehebî, A’lâmi’n-nübelâ, c. V, s. 54.
[18] İbn Mencûye, Ricâlü Sahîh-i Müslim, c. II, s. 140; el-Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, c. XXIII, s. 427-428.
[19] İbnü’l-Kayserânî eş-Şeybânî, Muhammed b. Tahir b. Ebi’l-Makdisî, Kitâbü’l-Cem’ beyne câli’s-Sahihayn, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, II. Baskı, Beyrut 1984, c. II, s. 419-420; el-Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, c. XXIII, s. 428-429.
[20] Şakir Mustafa, et-Târihu’l-Arabî vel-Müerrihûn, c. I, s. 154.
[21] İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-âyân, c. IV, s. 59.
[22] Aynı eser, c. IV, s. 59.
[23] ez-Zehebî, A’lâmi’n-nübelâ, c. V, s. 59.
[24] Kallek, “Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekir”, DİA, c. XXIV, s. 545.
[25] Şihabuddin Ebü’l-Fazl Ahmed b. Ali İbn Hâcer el-Askalânî, Tehzîbü’t-tehzîb, tahk.: Mustafa Abdülkadir Atâ, Dâru’l-Kutübi’l-Ilmiyye, Beyrut 1994, c. VIII, s. 291.
[26] el-Hânî, Âdâb, s. 40-41.
[27] İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, c. V, s. 194.
[28] Kallek, “Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekir”, DİA, c. XXIV, s. 545.
[29] el-Hânî, Âdâb, s. 40.
[30] Kallek, “Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekir”, DİA, c. XXIV, s. 545.
[31] Aynı yer.

Önceki Halka
Selmân-ı Fârisî (ra)
