
Tasavvuf Nedir?
Tanımı-Konusu-Gâyesi
Tasavvuf Nedir?
Tasavvuf, İslâm düşünce sisteminin önemli boyutlarından biridir. Onunla insan Allah(cc)’a kul olmanın hakikatini kavrarken ağyâra bel bağlamamayı öğrenir. Tasavvufî düşünce, terbiye ve ahlâkla donanımlı şahsiyetler, mahviyet bilincine ererek fakr duygusuna bürünürler, terk esası ile dünyadan ve âhiretten geçmesini bilirler, eşyanın künhüne vakıf olmaya çalışıp ferâset ve basîret erbâbı olup kozmik düzenin tesbihine ortak olarak evrensel bir kimlik kazanmaya çalışırlar.
Tasavvuf, kişinin kayıtlardan kurtulup sonsuzluk yolculuğuna müdavim olması ve manevî dünyasını kemâle erdirmesinin gayretidir. O, bedeni riyâzet, nefsi tezkiye, kalbi tasfiye, aklı terbiye ve niyetleri tashih etmek suretiyle bireylerin yetkin hâle gelmelerini sağlar.
Tasavvufî gelenekte ifade edildiği üzere Allah(cc)’a giden yollar kulların nefesleri adedincedir. Usulsüz vusûl, evrâdsız vâridât ve mürşidsiz seyr u sülûk gerçekleştirilemez. İnsanı esas alarak onu bayağı duygulardan arındırıp ulvî hâllerle donatan, inanç ve ibadet yolunda gayretkeş olmayı öngören, içinde bulunulan kâinat kitabını okuyabilmeyi öğütleyen ve dikkatleri eşyanın varlık dokusuna vâkıf olmaya sevk eden tasavvuf, çeşitli ekoller ve hareketlerle her devirde tesir halkasını genişletmiştir.

Tasavvuf Nedir?
Tasavvufun Tarifi
Kaynağını Kur’an ve sünnetin ruhundan alan İslâm Tasavvufu, Muhammedî bir ifade ile: “İslâm’dan İman’a, İman’dan da ihsâna doğru” yükselen bir mü’minin, gönül iklimindeki manevî terakkinin adıdır. Gaye; İslâm’ı bütün safvet ve hassasiyeti ile “Allah ve Rasulü’nün ahlâkına uygun bir biçimde yaşamaktır.
Tasavvufî hayat; gerçek İslâm inancının derinliği ve dinamizmini, Peygamber Efendimiz (sav), Ashâb-ı Kirâm ve ilk dönem Müslümanlarında olduğu gibi sosyal faaliyet ve mücâhede için gerekli gönül zenginliğini ve ruhî donanımını sağlar.
Tasavvuf hakkında pek çok tarif yapılmıştır. Genel olarak bu tariflerde işaret edilen ortak hususlar şunlardır:
- Kalbi dünyadan ayırıp Allah (c.c)’a bağlanmak.
- Kur’an ve Sünnet’in gösterdiği yolda çokça ibadet ederek ruhu saflaştırmak.
- İbadet, zikir, tefekkür, riyazet ve mücahede ile nefsin arzularını kontrol altına almak.
- Hakikatin bilgisini elde edip Allah (c.c)’a vuslatı gerçekleştirmenin arzu ve gayreti içinde olmak.
Bir ilim dalı olarak genel bir tarif yapmak gerekirse; Tasavvuf, insanın kalbindeki kötü vasıflarla onlardan kurtulma çarelerinden, kalpteki iyi vasıflar ve onları kazanma yollarından, manevî mertebeleri kat ederek en yüksek mertebe olan “İnsan-ı Kâmil” mertebesine ulaşmanın kurallarından ve nihayet “Tevhid” in sırlarından bahseden bir ilimdir, diye tarif edebiliriz.
Tasavvufun Konusu ve Kaynağı
Hz. Peygamber (s.a.s), “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurmakla, son peygamber olarak gönderilişinin gâyesini belirtmiştir. Tasavvufun gâyesi de, ahlâkın kemâl mertebesine ulaşmak için her hususta Hz. Peygamber (sav)’in gösterdiği yolu takip ederek, iç ve dış olgunluğu itibariyle onun gerçek vârisi olmanın yolunu göstermektir. Hakk (cc)’ın rızasını kazanmak için nefisleri temizlemek, güzel ahlâk sahibi olmaya çalışmak, kısaca Allah ve Resûlü’nün ahlâkı ile ahlâklanmaktır.
İslâm medeniyetinin bir parçası olarak yaşanan tasavvufa ve onun hakkındaki araştırmaların sonucuna bakarak, şunu söyleyebiliriz ki; tasavvuf, diğer İslâmî ilimler gibi temelde Kur’an ve Sünnet’e dayanmaktadır.
Her kültür, bir yönüyle kendi kutsal kitabı ile ilgilidir. Batı kültürünün temelinde Kitâb-ı Mukaddes olduğu gibi, İslâm kültürünün temelinde de Kur’an-ı Kerim vardır. İslâm düşünce, kültür ve medeniyetinin önemli bir bölümünü meydana getiren tasavvufî düşüncenin esasları da Kur’an-ı Kerîm’den alınmıştır.
“Tasavvuf” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde geçmez. Ancak müessese olarak İslâm’ın özünde var olan bir ilim ve manevî eğitim kurumudur. Tasavvufun Kur’an’dan kaynaklandığını, dayandığı temel dinamiklerini Kur’an ayetlerinden ve hadislerden almasından anlamaktayız.
Esasen güzel ahlâkın ve tasavvufun temeli durumunda olan tevbe, zühd, sabır, şükür, muhabbetullah, haşyetullah, gibi her Müslümanın kemalat sebebi ve imanın bir göstergesi olan sıfatlar yanında; zikir, tesbih, tevekkül, teslimiyet, tefekkür, murâkebe ve ihlâs gibi ıstılah ve ameller, Kur’an’ın ihtiva ve en çok teşvik ettiği konulardır. Bu da tasavvufun oluşmasında Kur’an’ın rolünü gösteren en önemli dayanaktır.
Kısaca İslâm tasavvufu; Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatını yaşama çabası, İslâm’ın hayata geçmeye olan özlemidir. Dinî vecibeleri samimiyetle edâ, iman esaslarını sîneye sindirme ve Hakk’ın mertebesine vasıl olmadır. Bu muhabbetin de ancak O’na itaat etmekle mümkün olabileceğini akıldan çıkarmamak gerekir. Çünkü Allah’ın muhabbeti bir deniz gibidir. Bu denize açılmak isteyenler tasavvuf gemisinde yer ayırtmalıdırlar. Bu denizin rükudetiyle mest olmak isteyenler onda bir hırçın dalgaya, onda azgın bir gürültüye rastlayamayacaklardır. O’na kavuşturan bu muhabbet denizinde yer alanlar, sükûnete ve ebedî huzura ereceklerdir.
Mevlâmız gönül pınarlarımızla önce bir mürşîd-i kâmilin gönül ırmağına, sonra Rasûlullah (sav)’ın rahmet ummânına ve de Rabbimizin muhabbet deryâsına kavuşmayı bizlere nasip eylesin.

Altın Silsile Nedir?
