
Seyyid NûrMuhammed Bedâyûnî (ks)
27
Bu sayfada yer alan bilgiler Prof. Dr. Kadir Özköse ve Prof. Dr. Halil İbrahim Şimşek tarafından yayına hazırlanan “Altın Silsile’den Altın Halkalar” kitabından alınmıştır.
Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî (ks)
Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Muhammed Nur Bedâyûnî, Muhammed Seyfüddin’in halifesi olarak silsilede yer almaktadır. Bedâyunî nisbesi dilimizde Bedevanî, Bedeyunî, Bedeûnî, Bedâûnî vb. şeklinde de kullanılmaktadır. O, sünnete ittiba hususunda çok titiz davranan bir sûfî olarak tanınmaktadır.[1]
Muhammed Nur Bedâyunî 1135/1723’te[2] vefat etti. Kendisinden sonra silsilenin önemli bir ismi olan halifesi Mazhar Cân-ı Canân onun kişi olarak nasıl bir yapıya sahip olduğunu şu cümlelerinde özetlemektedir:
“Sizler Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî hazretlerinin zamanına yetişmediniz. Eğer onu görmüş olsaydınız, imanınız tâzelenir ve Allah Teâlâ ne büyük kudret sâhibidir ki, böyle mübârek bir zât yaratmış derdiniz “radıyallahu teâlâ anh”.
Onun keşfi son derece kuvvetli ve isâbetli idi. Hattâ denilebilir ki, onun kalp gözüyle gördüğü kadar bizler baş gözümüzle göremeyiz. Kuvvetli tasarruflara sâhipti. Sevenlerinin ihtiyaçlarını gidermek için himmet ederdi. Himmet ettiği gibi gerçekleşmemesi çok nadir olurdu.”[3]
Muhammed Nur, haksızlıklara karşı çıkarak haramlardan uzak durmaya ve helâlinden kazanmaya çok önem verirdi. Etrafındakilerin de helâl kazanç konusunda hassas davranmalarını ister ve onlara bu bağlamda nasihat ederdi.
Yine o, kul hakkına riayet eder ve sevmediği birisi dahi olsa hakkını teslim etmekte tereddüt etmezdi. Haram kazanç peşinde koşanı yaptığının yanlış olduğuna ikna ederek helâle yönelmesini sağlamak amacıyla ona yardım edilmesini öğütlerdi. Onun bu tarz davranışına ilişkin pek çok menkıbesi vardır.
Muhammed Nur’la alakalı bir menkıbede anlatıldığına göre bir adam onun evinin yakınına dükkân açıp uyuşturucu ot (benc) satmaya başlar. Bedâyûnî olaya vakıf olduğunda: “O otun zulmeti bâtınımızı bulandırıyor.” dedi.
Bu sözü duyan bazı talebeleri onun söyleyiş niyetinden farklı bir değerlendirme yaparak harekete geçip zor kullanarak adamın dükkânını harap ettiler. Bedâyûnî adamın başına gelenleri duyunca:
“Bu defa bâtın hâllerimiz daha çok bulandı. Çünkü bizim sebebimizle dine aykırı bir hesaplaşma meydana geldi. Önce o dükkân sâhibine yumuşaklıkla bu işten vazgeçip tevbe etmesinin anlatılması gerekirdi. Eğer vazgeçmezse o zaman engel olunurdu.” dedi.
Yaptıkları hatayı anlayan talebeleri tartakladıkları dükkân sâhibini bularak huzuruna getirdiler. Şeyh, talebelerinin yaptığı eylemden dolayı adamdan özür diledikten sonra şöyle dedi:
“Dinimizde yasaklanmış bir işle uğraşmayı bırakıp helâl bir işle meşgul olmak gerekir.”
Böylece ona nasihat edip zararlarının tazmini için altın verdi. Adam, şeyhin bu ince davranışından etkilendi ve tevbe edip onun talebelerinden biri oldu.[4]
Muhammed Nur, talebelerinin davranışlarına ve hallerine çok dikkat ederek onlara haramlardan sakındıkları gibi şüpheli şeylerden de kendilerini korumalarını tembihlerdi.
Müridlerinin harama temayüllerini fark ederek onları uyarırdı. Bir şekilde harama yakınlaşma eğilimi gösterenlere teveccüh/nazar ederek onların bu yanlış yoldan dönmelerine ve tevbe etmelerine vesile olurdu. Aynı şekilde iyi işler ve sâlih ameller işleyen müridlerini de fark ederek onların hallerini övüp teşvik ederdi.
Bedâyûnî, Ehl-i sünnet itikadına sarılmayı, sünnete ittibayı ve bidatlardan sakınmayı öğütlerdi. Amellerde ruhsatlardan ziyade azimetleri tercih etmek gerektiğini belirterek müridlerinin de bu yolu benimsemelerini isterdi. Zikir ve diğer tasavvufî gayretlerde âdâb ve erkâna uyulmasını emrederdi.
Kaynaklar:
[1] Hamid Algar, “Bedeûnî, Muhammed Nur”, DİA, c. 5, s. 296; Said Aykut, “Nur muhammed Bedeûnî”, Allah Dostları, c. 8, s. 304.
[2] Abdullah Müceddidî’ye ait eserin Türkçe çevirisinde bu tarih 1135/1722 şeklinde verilmiştir. Abdullah Müceddidî, Makamât-ı Mazhariyye, ss. 12.
[3] Şah Gulam Ali Abdullah Müceddidî, Makamât-ı Mazhariyye, Hakikat Kitabevi Yay., İstanbul 2002, s. 11.
[4] Abdullah Müceddidî, Makamât-ı Mazhariyye, ss. 10-11.

Önceki Halka
Muhammed Seyfüddin Sirhindî (ks)
